Dün akşam unutulmaz bir akşam yaşadık. Hırvatlar her ne kadar şuan kimse vurgulayamasa da maç boyu akıllı futbollarıyla Milli takımımız üzerlerine geldiğinde çok ani çıkışlarla birçok net pozisyon yakaladılar ve gerek direkten dönenler gerek Rüştü'nün 90lı yıllardan kalma performslarıyla ( Biliç'in deyimiyle ) ayakta kaldık. Ama Rüştü'nün bizim Fenerbahçe'den alışık olduğumuz gereksiz çıkışlarından birini 117.ci dakikada yapabileceğini düşünememiştik,kademeye girmek sanamı kaldı Rüştücüm. Ama işte o andan sonra stadı boşaltan medya mensupları ve taraftarlar tarihe şahitlik yapma fırsatını kaçırdı,Semih Rüştü'nün degajında-ki Biliç oyuncu değiştirmek ve zamandan çalmayı bekliyordu-Emre Aşık tarafından önüne indirilen topu önünde 3 Hırvat olmasına karşın kaleyi görememesine rağmen tam 90'a direk vurdu,bu tam usta golcü işiydi. Biz Fenerbahçeliler belki hazırlıklıydık Semih bizi alıştırmıştın.Daum ve Zico'nun kısır futbollarını 10 dakikada toparlayıp yoktan var edip attığın gollerle boşuna Kral olmamıştın ama o gole Hırvatlar ve tüm Avrupa hazır değildi.


Penaltılarda ise artık sonuç belliydi Hırvatlar kaleyi tutturamıyordu ve bizimde moralimiz en üst düzeydeydi. Semih Fenerbahçe'de Alex'in gölgesinde hiç penaltı atamamıştı(öyle Gol Kralı olmuştu) ama topa o kadar rahat vurduki sanki her vuruşu gol olacaktı.Hamitte Ardada öyle. Ve Yarı Finaldeydik. Almanları ve eksi dost belki de yeniden dost olacak Löw korkuya kapılmıştı bile kesinlikle Türkleri istemediğini söylemişti.Löw seni seviyoruz ama bu maçlık bize müsaade Çılgın Türklerin yolundan çekil ;)

Daha enterasan ve ilgimi çeken olay ise Rüştü oldu.Hataları veya kurtarışları değil onlara biz zaten Fenerbahçeliler olarak alışığız,asıl maç sonrası her Hırvat oyuncuya ağlayan yerden kalkamayan oyunculara teker teker sarıldı ve teselli etti. Açıkçası bizim gençler halay çekerken bu güzel bir görüntüydü ama zamanla kazanılcak bir olay olduğu gerçek.Çünkü eskiye bakma özellikle bu satırları okuyan genç nesilleri büyük ihtimalle hatırlamayacaktır ama Rüştü'nün yine bir Avrupa şampiyonasında yine Hırvatistan'a ve yine karşısında Biliç ve arkadaşları varken yaşadığı bir olay.

Euro96 İngiltere ev sahipliğinde başlamıştır. Ben 14-15 yaşlarında spora gayet meraklı bir genç olarak o kış Efes Pilsen Koraç'ı kaldırmış,Michael Jordan babasının sorunlarını halledip basketbola dönmüş ve Seattle'ı finalde paramparça edip şampiyon olmuşlardı 2 sene Houston'a emaneten bıraktıkları ünvanı. Ne seneymiş. Euro96'da herşey güzel başlamıştı rakip Hırvatlardı. 88 Dakika 0-0 giden maçta son dakika korner atan takımımız gol atmak iin bastırıyordu ilk maça 3 puanla başlamak çok şeyi değiştirebilirdi. Ama Vloaviç topu kendi sahasında alıp bir hız kalemize yol almaya başladı.Orta sahayı az geçtiğinde son adamımız o zamanki genç oyuncu Alpay Özalan tarafından durdurulmamış ve devamında Rüştüyü de alttaki gibi çalımlayıp boş kaleye golü atmıştı. Hırvatlar gruptan çıkmıştır devamında ve inanılmaz sevinmişlerdi bizdeyse kalan maçlarda da gol atamadan sıfır çekip dönmüştük.Alpay ciddi anlamda eleştirilmiş Türkiye'ye dönememişti. FIFA ilerleyen zamanlarda dalga geçer gibi Fair Play ödülü vermişti faul yapmadığı bile bile gol yedi diye.Akıllımız da almıştı.Neyse.Rüştü o gün orada son dakikada kaybetmenin ne olduğunu çok iyi anlamıştı ve bunun bir oyun olduğunu bugün kazananın sensen yarın başkasının olabileceğini de. Bende o zaman uzun süre futbolu takip etmeyi bırakmış Lise yıllarımda Hangi takımlısın diyenlere Efesliyim diyordum,tabii birde Beşiktaş Lisesinde olmamın Çarşı'nın kalbinde olmamın da bir etkisi vardır mutlaka :)



Şimdi Yarı Final zamanı,bu haftada Milli Takımla yatıp Milli Takımla kalkacağız ama güzel olan tarih yeniden yazılıyor keyifle izlemek lazım. Umarım Almanlarla defansımız - kim olacağı da belli değil - başa çıkabilir yoksa forvette Semih'e Alman defansı karşısında 10 dakika yeter ;)